SERKAN BAYRAK’I VE DEVRİMCİ ANARŞİST FEDERASYON’U İFŞA EDİYORUZ!
SERKAN BAYRAK’I VE DEVRİMCİ ANARŞİST FEDERASYON’U İFŞA EDİYORUZ!
DAF’ta, Serkan
Bayrak başta olmak üzere, örgütün kendisinden kaynaklı sistematik olarak
yaşanan sindirme, aşağılama, baskı, fiziksel şiddet ve sömürüye dair ifşa
metnimizdir.
Biz, “Devrimci Anarşist Federasyon’dan (DAF)” (eski
adıyla “Devrimci Anarşist Faaliyet”) isimli anarşist olduğunu iddia eden örgütten,
bizim tabirimizle “Serkan Bayrak Tarikatı”ndan,
farklı zamanlarda (2011-2021) fakat benzer sebeplerle ayrılan insanlarız. Çoğumuz
buraya lise çağlarımızda, yani 18 yaşın altında geldik ve anlatacağımız birçok
şiddet olayını da
reşit olmadığımız yaşlarda yaşadık.
Anarşizmin aksine şiddet, taciz ve her türlü otoriteyi
içinde barındıran bu tarikat,
tarikatın “anarşist lideri, şefi, patronu” Serkan Bayrak ve erkek şiddetinin
uygulayıcısı konumundaki eşi Çiğdem Bayrak hakkında açıklama yapma gereği
hissediyoruz. Çünkü bizler, bu yapılanma içinde uzun-kısa yıllar geçirmiş ve
birçok anarşizm dışı olayın tanığı, hatta bir özeleştiri olarak parçası olmuş
kişileriz. Çok şey gördük, çok şey biliyoruz ve diyoruz ki; “Bilmek,
lanetlenmektir.”
Bugüne kadar sessiz kaldık çünkü maruz bırakıldığımız
süreç, her birimizde psikolojik ve fiziksel yaralar açtı. Bir şeyler
yapabilmemiz için bu yaraları iyileştirmek gerekiyordu.
Şimdi her birimiz hayatlarımızı sıfırdan kurma telâşındayız. DAF isimli örgütün
birer üyesiyken bir şeyleri konuşup deşifre etmiş olmayı çok isterdik. Ama
yaşadığımız onur kırıcı hakaretleri, şiddeti, tacizi ailelerimiz ve
sevdiklerimiz bilsin istemedik. İçinde bulunduğumuz durum
bizim için yeterince zordu, bir de onları üzmek istemedik.
Serkan Bayrak’tan da onun neferlerinden de korkmuyoruz.
Biz ki, Serkan Bayrak tarafından sabahın 4’ünde yüzümüze soğuk su dökülerek
uyandırılmış, sırtında ve kafasında masa ve sandalye kırılmış, bıçaklanmış,
tecrit edilmiş, aşağılanmış kişileriz. Şimdi onlar korksun.
Şimdi Serkan Bayrak'ı doldurup üzerimize salan, kadın mücadelesini savunduğunu
iddia eden, mizojinik Çiğdem Bayrak korksun... Şimdi onların uykuları kaçsın.
Her birimiz bu “Serkan Bayrak Düzeni”ni değiştirmek için
çok çaba sarf ettik.
Mücadele etmek istiyorduk. Devlete, otoriteye, şiddete, tacize, tecavüze karşı
mücadele etmek istiyorduk. Örgüt içinde “Serkan Bayrak Devleti” olduğu
gerçeğiyle yüzleşince,
bütün mücadelemiz örgütün iç dinamiğini değiştirmeye çalışmaktan ibaret oldu.
Konuştuk, konuştukça dayak yedik. Daha çok konuştuk, eylemlere çıkmamız
yasaklandı.
Daha da çok konuştuk, tecrit edildik. Serkan’ın manipüle ettiği yoldaşlarımız,
biz ve bizim gibilerle -yani Serkan düzenine karşı mücadele edenlerle-
konuşmayı bıraktı.
Serkan ve Çiğdem Bayrak'ın otoritesine boyun eğmediğimiz için yapıldı bunlar
bize.
Çaldılar... Bizden mücadeleye olan inancımızı çaldılar.
Sahip olduğumuz her şeyi geride bırakıp kendini mücadeleye adayan bizlerden
inancımızı, bizleri de mücadeleden çaldılar. Şimdi, Serkan Bayrak düzenine
mücadelemiz, mutlak surette devam edecek.
Serkan ve Çiğdem Bayrak’ın “anarşist mücadele” adı
altında kendi kişisel ihtiyaçlarını gördüğü DAF, oradaki birçok insanı maddi ve
manevi açıdan sömürmüş, bitirmiştir. Üniversiteye giden arkadaşlarımızın aldığı
azıcık burslara göz dikilmiş, burs kazanamayan arkadaşlarımızı zorla krediye
başvurdurtup, o parayı da kişisel ihtiyaçları için kullanmışlardır. Şu an hâlâ Serkan ve
Çiğdem Bayrak emriyle krediye başvurmuş, sonra örgütten ayrılmış birçok
arkadaşımız, bu kredilerin geri ödemesine devam ediyor.
26A isimli sözde kolektifte, kişinin iradesini hiçe sayıp
zorla inisiyatif aldıran Bayrak çifti, günde 16 saat çalışan arkadaşlarımızın
yediği 1 tostun bile hesabını yapabilecek kadar insafsızdır. “Gönüllü” adı
altında, hiçbir ücret almadan çalıştırılanların, hiçbir yaşamsal ihtiyacı,
kolektif tarafından karşılanmıyordu. Kolektif şekilde kazanılan para, Serkan
Bayrak'ın günlük alkol ihtiyacını karşılıyor, Çiğdem Bayrak'ın evini IKEA'dan
dizebilmesi için kullanılıyordu. Hatta evlerindeki halıların orijinal Isparta
halısı olduğunu söyleyebiliriz.
Yurtdışındaki anarşist yapılanmalar ve örgütlerden toplanan
dayanışma paraları da benzer şekilde kullanılıyordu. Serkan Bayrak bira içerken
birkaç yoldaşın ona, onun istediği şekilde eşlik etmesi gerekirdi. Serkan
Bayrak'la alkol ortamlarında bulunmuş kişilerin yaşadıklarını anlatmaya
kelimeler yetmez. Bizler o ortamda dayaklar yedik, hakaretler işittik,
devrimciliğimiz, anarşistliğimiz sorgulandı. Kitaplarımız parçalandı,
saçlarımız kesildi,
türlü şekillerde psikolojik şiddet gördük.
Bu olaylar, sadece Serkan Bayrak alkollüyken yaşanmış
olaylar değildi. Ama her seferinde “benim alkol problemim var” diyerek,
yaptıklarını meşrulaştırmaya çalıştı. Psikolojisinin bozuk olduğunu ve bu
durumu düzelteceğini, bunun için çaba sarf ettiğini söylese de
her geçen gün bizlerle kurduğu ilişki daha da kötüleşti, saldırganlığı sadizm
boyutuna ulaştı.
Her ne kadar ayrı gibi gösterilse de “Anarşist Kadınlar”
isimli yapılanmanın, DAF’ın
bir alt yapılanması olduğu gerçeğini de belirtmek isteriz.
Örgüt toplantıları, asla doğrudan demokrasiyle değil,
Serkan Bayrak ve eşi Çiğdem Bayrak'ın dayatmaları ile karara bağlanırdı. Kadın
toplantılarında alınacak kararlar Serkan Bayrak tarafından alınır, diğer kadın
örgütleriyle görüşmeler onun istediği şekilde yapılırdı. Kendimize Anarşist
Kadın demeye utanır olmuştuk, çünkü DAF erkek örgütüydü.
Serkan Bayrak'ın her zaman dediği gibi, DAF onun örgütüydü.
Tuvalet çöpündeki pedlerimizden dolayı defalarca hakarete
uğradık çünkü Serkan Bayrak’a göre bir kadının regl olması iğrençti, kendi
gözünden uzak olması gerekirdi. Kılık kıyafet nedeniyle kaç kadın yoldaşımız
“ucuz kadın” oldu, sayamadık. Duymadığımız küfür (hepsi tamamen eril küfürler)
kalmadı. Vicdanlarını kaybetmiş bu zatların sevdiklerimize, ölmüşlerimize kadar
küfürler sarf etmesi bir rutin haline gelmişti.
Erkek dünyayı değiştirmeye çalışırken, en büyük erkek
dünyasının içinde bulmuştuk kendimizi. DAF’ın içindeyken yeterince sustuk,
susturulduk. Artık yeter.
Şimdi haykırıyoruz: DAF’ta sistematik olarak sindirme,
aşağılama, baskı, fiziksel şiddet ve sömürü yaşanmaktadır. Bunun faili Serkan
Bayrak başta olmak üzere, örgütün kendisidir. Örgüt, şiddet ve işkence içeren
bir yapılanma modelini benimsemiştir.
Tüm kadın örgütlerini, tüm devrimci örgütleri dayanışmaya
davet ediyoruz.
Tekrar ediyoruz: “Bilmek lanetlenmektir.” Bizler bu lanetli gerçeği yaymak
derdindeyiz. Herkes bilsin, herkes lanetlensin. Bilip de tavrını almayan
DAF’tan olsun.
DAF’TAN AYRILAN
BİREYLER
Yorumlar
Yorum Gönder